X

Mkare Danışmanlık - Anı Yakala

Merkez Bankası faizleri uzun bir süredir  ülkemizin ekonomik gündeminin ana maddesi oldu. Türk lirasının 5 yıldır devam eden değer kaybının da körüklediği faiz tartışmaları hiç bitmeyecek gibi duruyor. En önemlisi ise merkez bankasının faiz kararları çoğunlukla döviz kurlarına olan etkisi üzerinden tartışılıyor. Oysa merkez bankalarının faiz kararları ekonominin temposunu ayarlamak amacıyla kullanılan en temel enstrüman. Etki yapmasının asıl beklendiği göstergeler ise yatırım, tüketim ve tasarruf eğilimleri ve büyüklükleri ile bunların bir çıktısı olan büyüme oranları. Enflasyon bu işin neresinde diye soracak olursanız cevabı kolay, enflasyon tüm bu değişkenlerin yarattığı bir sonuç. Yani siz tüketim-tasarruf dengesini ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak faiz oranını uygularsanız enflasyon kontrol altına alınabiliyor.

Serbest piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde iki temel politika seti ekonomik büyümeyi doğrudan etkiliyor. Bunlar para politikası ile maliye politikası. Para politikasını merkez bankaları maliye politikasını ise maliye veya hazine bakanlığı yönetir. Merkez bankaları özerk yapıları ile ellerini daha serbestçe kullanırken tahmin edebileceğiniz gibi maliye veya hazine yönetimleri yürütme makamına bağlı oldukları için onların politikalarına daha bağlı kalmak zorundadırlar.

Para ve maliye politikalarının nihai sonucunu ise büyüme rakamlarında görebiliriz. Bilmemiz gereken en önemli gerçek ekonomilerin büyüme oran ve periyotlarında bir sınır olduğu ve büyümenin döngüler halinde gerçekleştiğidir. Büyüme döngüsü ülkenin iç ve dış gelişmelerle yüksek büyüme ve peşi sıra gelen daha düşük büyüme periyotlarını sürekli olarak yaşaması demektir. Hiçbir ekonomi sürekli olarak yüksek büyüme oranlarıyla devam edemez. Nasıl ki arabanızı sürekli olarak 150 km. hızla süremezseniz, nasıl ki bir sporcu hiç dinlenmeden sürekli koşamazsa ekonomilerde yüksek büyüme dönemlerini takip eden bir dinlenme ve yavaşlama süreci geçirmek zorundadırlar.  Bu zorunluluk kimsenin hoşuna gitmese de daha kötü sonuçlarla özellikle yüksek ve yapışkan enflasyonla karşılaşmamak için yapılması gerekenlerin bir sonucudur. Bu dinlenme periyoduna ekonomiyi yönetenlerin seçimleri ve hazırlıkları ile girilirse dinlenmeden çıkış da sorunsuz olur, büyüme sürekli olurken enflasyon da kontrol altında devam eder. Tersi durumda ise enflasyonun kontrol altına alınmasında güçlükler görülür, büyüme oranları ise istenenin de altında gerçekleşir.

Merkez bankasının faiz politikası bu nedenlerle ekonomik aktörlere yol gösterici olurken yatırımcılara da tedbirli bir para politikası uygulandığını ve enflasyonist bir ortam yaratılmaması adına gerekli adımların atıldığını gösterir. Bu tedbirli politikalara maliye politikasından da destek geldiği takdirde ekonomik döngü ülkedeki yatırım-tüketim ortamına zarar vermeden tamamlanır ve yeni bir büyüme dönemine girilir. Merkez bankası faiz hareketlerini sadece kur değişimleri üzerinden değil uzun vadeli bir bakış açısı ile büyüme oranlarımız ve enflasyon üzerinden tartışmalıyız.